Ustadan Sabah Postası (28 Temmuz 2022)

Uyandım, güneşin ilk dalgasını kaçırmışım. Kaçırdığım her güneş gelişine üzülmek için zamanım azalıyor. Su bardağa doluyor. Henüz beste su hatırlatmasını yapmamıştı daha. E spring cihazı benim için çalıştı. Klorsuz harika mineralleri yudumladım. Yürüyüş için hazırım. Aklıma İbrahim düştü. Yürürken İbrahim’le yürümek doğanın sevgilisi ile yürümek gibidir. Etrafındaki dilini bilmediğimiz canları tanımak bilmek dışında bir şey vardır. Onlar birlikte yürümek. Yalnız başına yürüyenler arasında ne kalabalık yürüyenler vardır. Böyle kalabalık bir yürüyüşe çıktım.

Mavi çiçek başlarını gördüm, pembeleri sayamadım, aradaki renkleri ayıklayamadım. Çam ağacının gölgesinde biraz durdum. Ne yapabilirim diye düşündüm. Yolun kenarında fıstık çamları altında bırakılan poşetler ve şişeler gördüm. İnsan izleri. Yaşlı olan ağaç konuşuyor, siz de bende duyuyoruz, anlamadığımız oluyor, anladığımız oluyor. Birlikte yürüyorum ağaçlarla. Bana bakıp “sınavlı bir can” işte. Bu sesleniş bana yeni tanıdığımız Erol Yalçını hatırlattı. Sesinde birikmiş sınav izleri taşıyordu, daha çok izler vardı, zaman bize o izlerden bir eser çıkaracak gibi.

Bir sınavı olmayan ağacın gölgesinde, sınavımı vermek için düşünüyorum. Mavi çiçekler devam ediyor, pembeleri azalmış burada. Eşek tikeni ahenkli, yaban erikleri de şu poşetler ve şişeler, sitemimden fazlasını yapmalıyım. Suratımı asmam yetmiyor, çirkinliği kaldırmaya. Yaşlı çam da bana suratını asmıyor hiç. Karbon dengesini korumaya, şifalı şifalı solumaya devam ediyor. Şimdi de aklıma Kemalettin geldi. Tavrında şifa olan nadir insanlardan. Bazen şimdi hemen olsa bu yürüyüşe eşlik etse, bir çaya başlasak, gerisi hemen başlardı…Ne güzel insanlar var takımda dedim. Az ama çoklar.

Yaban gülü birikmiş aralarda, ilham aldığım dalları arasında durdum, bir kuş kadar hafifim dallarda ve o eski sözlerimi tekrarladım..

Başaracağım sevgili gül ağacım. Dallarından birinde duruyor sırrı bu yolculuğun. Kokusundan bulacak seni altın arılar. Rotasını hiç kaybetmeyen arıların sırrını biliyorum ve sende biliyorsun bunu. Bir küçük altın arı yedi dağı dolaşır, yetmiş çiçeğe iner her güneş vaktinde. Gün gün nokta kadar tozlar taşır. Tüm hayatı boyunca bir altın arının yaptığı bal, bir çay kaşığının yarısı kadar değil, yarısının yarısı kadar değil, onun da yarısının yarısı kadar bile değil yaptığı bal. İşte sırrımız gül ağacım. Tüm ömür bir nokta kadar balımız. Nokta nokta petekler dolusu. Ne kadar az yaptığımız değil ne kadar birlikte yaptığımız. Kaç kanat havalandı bu sabah…

Ben ne yapabilirim ki? Zerrecik kalıyor elimde ve dilime değmiyor hecesi. Bir zerre değilmiş sır. Yaptıklarının azlığı değil, kanatlarının büyüklüğü değil, küçük ellerin değil sır. Sır ne kadar başlayabilirsin?

Sevgili gül ağacım. Küçük işler yapacağım. Küçük tozlar taşıyacağım güllerinden ve kokunu sulara salacağım. Zorluyorsa çırpınışlarım daha da küçük adımlar sayacağım. Küçük adımları öğreteceğim merak edenlere, bir kaygıyla öğrenmeye gelenlere, isteğini kanat yapanlara…

Göreceksin küçük işler, çok küçük işler. Çok küçük işlerden daha da küçük olanlar bir sesten bir uğultuya dönüşürler, devasa dediğin her şey küçücük zerrelerin birlikteliğindendir. Dev arılar Öğrendiğimi öğretmeyi deniyorum şimdi. Sevgili gül ağacım! Aldığım ilhamla düşlerimden bal yapıyorum şimdilik bir, yarın birlikte, sonrası bin birlikte

Yürüyüşüm sona eriyor… her şey devam ediyor…


Yaşam Takımları™ sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir Cevap Yazın

3 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
Urkiye Kartal
3 yıl önce

Usta böyle bir anlatımla gül ağacıyla konuşurken yanına yakınına gelen 3 5 kişiyle bile bu küçük küçük ve hala büyüyeceğinden kuşkulu yaxoların bana aklımın erdiği o çevre bilincini getiriyor ve ben bu yolda sizlerle ve o 3,5 kişinin içerisindeyim teşekkürler

Rukiye Çelik
3 yıl önce

Eline sağlık ustam yine güzel bir yazıyla yol haritamízı belirlermisin

Urkiye Kartal
3 yıl önce

Merhaba sabah postası ben bu aralar çok üzgünüm önceden okumayı pek sevmezdim lakin hayatıma öyle özel insanlar girdiki onlar bana farkında olmadığım hiç tanımadığım duygu his ve düşlerim için bir rota oldu okuyordum çok şey öğreniyorum hayallerimi canlı tutuyordum ama ne olduysa artık yazılar yok düşler yok ben çok öksüz kaldım sabah postası bunu gerekli mercii ye ulaştır teşekkürler beni dinlediğin için

3
0
Düşüncelerinizi merak ediyoruz, lütfen yorum yapın.x