Küçük Şeyler (19.08.2022)
Yaşam küçük şeyleri içerir fakat eğer sen keyif alırsan, o sıradan şeyleri sıradışı şeylere dönüştürürsün. Hatta yemeğini yemekten bile keyif alırsan, yeri temizlemekten keyif alırsan, o dua haline gelir.
Eğer arkadaşların için, sevgilin için, çocukların için, ve ebeveynlerin için yemek pişirmekten keyif alırsan, o iç dünyana dönmek haline gelir. Yaptığın her şeyden keyif al ve o zaman varoluş için tamamdır, o zaman bu varoluş için bir tekliftir.
Ve her ne zaman doğru an gelmişse; sen hazır ve uygunsan; güneş ufukta yükselir ve bütün karanlık kaybolur.
Aşk küçük bir lambadır fakat yeterlidir aslında yeterden fazladır. Beraberinde bir güneş taşımaya ihtiyacın yok; karanlık bir gecede sadece küçük bir lamba yeterlidir.
Tabii ki o sadece birkaç adım önüne ışık yayar fakat bütün gereken budur: sen o birkaç adımı yürürsün ve o her zaman senin önündedir. O sana doğru yolu göstermeye devam eder.
Eğer kişi kalbini dinlemeye başlarsa, başka hiçbir emri dinlemeye gerek olmaz. O zaman varoluş senin içinde fısıldamaya ve sana yolu göstermeye devam eder.
İnsanlar sürekli her şey hakkında hoşnutsuzluk içinde yaşarlar. Bu bir alışkanlıktır. Bu eğer onlar daha fazla paraya ve daha iyi bir eve ve daha iyi bir eşe ve daha iyi bir evlada ya da daha iyi bir işe sahip olurlarsa hoşnut olacakları demek değildir.
Her neye sahip olsalar hoşnutsuz kalacaklar. Fakir, hoşnutsuz olacaklar; zengin, hoşnutsuz olacaklar.
Hoşnutsuzluk zihnin bir alışkanlığıdır. Zihin hoşnutsuzluk aracılığıyla yaşar, o zihne özgüdür: zihin asla hoşnut olamaz. Bir kez bunu anladığında, bir mucize gerçekleşir.
O zaman zihni bir kenara bırakabilirsin çünkü o sana asla hoşnutluk vermeyecektir. Bu onun doğası değil, bu yüzden imkansız olanı istiyorsun.
Ve gerçekleşemeyecek olan, gerçekleşemez; bu anlamsızdır. Bu yüzyıllardır bütün insanlığın deneyimi olmuştur. Hala herkes dener, bir istisna olduğunu ummak.
Hiç kimse bir istisna değildir. Hoşnutsuzluk sefaleti yaratır. Eğer neden hoşnutsuz olduğunu anlarsan, eğer dışarıda hiçbir bahane bulamazsan ve bunun zihnin işlevi olduğunu anlarsan, o zaman işlev bırakılabilir.
Bu çok kolaydır. Mesele onu görmektir. Bunun öyle olduğunu söylediğim için ona inanma; onu görmek zorundasın. Zihnini izle. Hoşnut bir insan aşktan başka bir şey değildir. O sevme bile değildir, o sadece aşktır.
O aşkın hatırına sever çünkü bu varoluşa minnettarlığını göstermenin yoludur. Bu onun şükranıdır, onun duası. Ve mucize şudur ki biz daha fazla paylaştıkça, bize daha fazla gelmeye devam eder.
Bir kez sırrı ve paylaşmanın aritmetiğini öğrendin mi, onun hakkında (cimri) olamazsın; sen sadece mümkün olduğunca paylaşmaya devam edersin çünkü daha çok paylaştıkça daha çok sahip olursun.
Saadetini paylaş, aşkını paylaş, anlayışını paylaş, sahip olduğun her şeyi paylaş, bütün içsel zenginliklerini.
Bu paylaşma temeldir, hoşnut bir insan aşkın kendisi olur dediğim zaman kastettiğim şeydir. Bu yüzden zihnini hoşnutsuzlukdan hoşnut olmaya değiştir ve sonra mucizeyi gör: aşk binlerce dereden sana doğru akmaya başlayacaktır, bir çok yönden, birçok yoldan ve yaşam öylesi bir ihtişam haline gelir ki zeka tarafından anlaşılamaz, zihin için akıl ermez, muazzam bir gizem ve nihai coşkunluktur.
Önce hoşnut hale gel, ondan sonra yaşamın diğerleri için bir neşe kaynağı olacaktır. Her gün bin bir fırsat var. Bir kez tetikte oldun mu şimdiye kadar ne kadar fırsatı kaçırmış olduğuna şaşıracaksın.
Her adımda fırsatlar vardır. Kişinin onları icat etmesi gerekmez, kişinin onları hayal etmesi gerekmez, onlar her zaman gelir. Varoluş yağdırmaya devam eder.
Fakat biz yanlış bir tavra, yanlış bir yaklaşıma alışığız, yaşama karşı negatif bir yaklaşıma. Biz dikenleri seçer ve çiçekleri görmezden geliriz.
Eğer dikenleri seçersen ve çiçekleri görmezden gelirsen, eninde sonunda senin için çiçekler olmayacaktır, sadece dikenler. Çiçekler bile diken haline gelecek çünkü senin bütün yaklaşımın öyle ki bir çiçek sana sadece dikenleri hatırlatacak.
Ve tersi de olur: eğer çiçekleri seçersen, dikenler bile sana güzel çiçekleri hatırlatır. Yavaş yavaş dikenler kaybolur, yaşamın tamamı çiçeklerle dolu hale gelir; bir bahar zamanı olur. Ve sonra varoluş çok uzakta değildir, o çok yakındır.
Bir kez saadet gerçekleşmeye başlayınca, varoluşun kalpten daha yakında olduğunu hissedebilirsin, kendi kalp atışlarından daha yakın.
SEN SEÇ !
İster derin ve değerli bir kayıp inci. . .
İstersen bir dedikodu parçası. . .