Çağın Değişen ve Değişmeyen Şifreleri

Bir şeyler değişiyor ancak değişmeyenleri de görüyoruz. Eski Mısır kozmetik ürünleri ile ünlüydü. Aynaya sık bakanlar melankoli hastalığına yakalanıyordu.

1000 yıl önce Persler doğum günlerini, partiler, hediyeler ve özel tatlılarla kutlardı.

Antik Yunanistan’da erkek çocuklar halat çekme oyunu oynarlardı.

“İşte bu yüzden Antinius kılıçlarını kullanıyorum. Fiyatı ne olursa olsun, bundan daha iyisini bulamazsınız.” Diyen Gladyatörler Eski Roma’da ürün tanıtımı yapmaları için para ödenen ünlü konuşmacılardı.

MÖ 21 Temmuz 356′ da Herostratus adında bir kundakçı Antik Dünya’nın Yedi Harikasından biri olan Efes’teki Artemis Tapınağı’nı, sırf kendisine sağlayacağı ebedi şöhret için yaktı.

Şöhret için yakımlar yıkımlar hiç değişmedi.

İnsanların doğasının değişmediğini görmek için, 1300 yıl önce Theophrastus adında bir Yunanın yazdığı “Karakterler” adlı bir kitaba bakmamız yeter.

Dalkavuk, yontulmamış, laf ebesi ve diğerleri.

Theophrastus’un, “Yediği yemekleri teker teker sıralayan”, boşboğaz adı verdiği kişinin tanımında görebilirsiniz.

Değişmedi. İnstagram hesabından “yediklerini paylaşarak” devam ediyor.

Bir de değişmeyen en eski aletlerden biri olan el baltası tarih boyunca devam ediyor.

Balta ve boşboğazlar hep yaşayacak…

Gül ağacına iyi bakın! Verdiği ilham sizi gül gibi yaşatabilir.

Bir gün, Oklahoma Üniversitesi tıp fakültesinde ders veren Dr Stewart Wolf bir hekim arkadaşından Roseto kasabasından hiç kimsenin hasta olmaması ile ilgili bir bilgi duydu. İlgisini çekti araştırmaya başladı.

Kayıtları incelediler. Başka ilginç sonuçlarda vardı. Roseto’da 55 yaşın altında kalp krizinden ölen olmamıştı. Hiç intihar, alkolizm yoktu, ilaç ya da uyuşturucu bağımlılığı yoktu ve çok az suç vardı. Tahminler beslenme alışkanlıkları olabileceği yolundaydı.

İnsanların gündoğumunda yataktan kalkıp yoga yaptıkları ya da bisiklete atlayıp altı mil aktif pedal çevirdikleri bir kasaba da değildi.

Acaba bölgenin havası, suyu mu şifalı? Genetikle açıklanabilir miydi? Hiçbiri değildi.

Bir etki vardı.Bu olay literatüre Roseto (Gülbahçesi) etkisi olarak geçti.

Bu etki tam olarak neydi? Bu etkinin çok öncesinde, insanlık tarihinin gelişim evresinde bir adam son 200 yılda meydana gelen değişimi başlatan bir şey söyledi.

“Rases la table”Masadaki her şeyi at! Ve büyük çıkış başladı…

Bu sözü söyleyen adam Descartes.

“Kendimde veya dünyanın büyük kitabında bulunabilecek bilgileri aramaya çıkıyorum.

Ömrümün geri kalanını seyahat ederek,

farklı mizaç ve rütbelerden insanlarla kaynaşarak,

deneyimleri toplayarak, kendimi sınayarak ve yoluma ne çıktıysa üzerinde düşünerek…

Gerçek bilgeliğin arayışı için

Descartes- Yöntem Üzerine Konuşma

Bu o günlerde büyük bir gelişimi getiren düşüncelerin başlangıcıydı.

Geçmişe doğru, insanlığın son beş bin yılına bakıyoruz.

Ağır bir hareket.

Son iki yüzyılda baş döndürücü bir sıçrama. Düşünüşteki bu mutasyon neydi?

Bu değişimin sebebi ne? Yeryüzüne yeni bir insan türü mü geldi?Birdenbire dahiler mi peyda oldu?

Hayır tabiki. Daha önce de vardılar.

İbn Sina, İbn Rüşd, Aristo gibi dehalar vardı.

Aristo’nun Poetikasını okumak deha olduğunu anlamak için yeterlidir. 2300 yıl sonra dram ve sanat hala Aristo’nun sınıflandırmasına bağlı kalmıştır.

Soru şuydu; bu büyük fikir insanların da olduğu dönemlerde insanoğlu neden tekerleği, ağır yükler için basit kaldırıcı geliştirerek insanlığın çilesini sona erdirmedi.

Kainat hakkında yazılanlar penceresi kapalı bir odadan döneme ait bir mantık kurgusu ile yazılıyordu.

Düşünceler ve mantık muhteşemdi.

Kelebekler büyülü

Kimse kelebeğin kanadındaki rengin sebebini bilmiyordu ama betimlemesi harikaydı.

Sonuçları tasvir eden düşünceden sebepleri bulan düşünceye geçmek kolay olmadı.

Hiçbir zahmete girmeden gökyüzünün katları hakkında fikirler üretebiliriz.Hiçbir eylemde bulunmadan uzayı anlatabiliriz. Başarı hakkında yazabiliriz. Aklımızdan tonlarca akıl çoğaltıp satabiliriz.

Nedenini nasılını aslını sonunu keşfetmeden her şeyi anlatabiliriz.

Anlatıldı da.

Akıl yürütmenin güçlü olduğu zamanlardı hatta Zekanın bol ve keskin kıyılarında gezindiğimiz zamanlardı. Biriken sadece sözlerdi ve yaşama dokunmadan buharlaşıyordu.

Teknoloji alanında gelişen bir şey olmadı. Çünkü insanlık tarihinde büyümeler “doğru düşünceyi” bekleyecekti.

Doğru düşünce nedir?

Sebep-Süreç-Sonuç

Yeni çağın başlangıcında, tüm fikirler, kitaplar masadaydı.

Sadece sonuçlar vardı. Tüm sonuçlar deney ve gözlemden uzaktı.

Evren hakkında, görünmez alemler hakkında, düşünülmüş ve yazılmış yüzlerce binlerce söz ve hikâye. Ve hiçbir yere gidemediler. Salgınlar geldiğinde “kara bir yazgı” çile çektiklerinde “doğal” yazgı dediler. Kozmik dünyalara uçuran hikayelerle ruhlar aleminden fırlamış figürler doluştu dünyamıza, ruhun binbir halini duydular.

Masadaki her şeyi temizle dedi Descartes. Bir şeyi farketti. İnsanlık tarihinde büyük değişimin ne kadar basit bir ilkeyle başladığını. Bu ilke çok açık şekilde büyük bir kitapta yazıyordu da…

“Sana ruhtan soruyorlar! De ki Ruh Rabbimin emrindendir.”

O kadar işte. Yani ruhu bırak devene, eşeğine, dağlara, yıldızlara bak! “Devenin nasıl yaratıldığına bakmazlar mı?” Fizyolojisine bak, su, yağ ve gıda depolamasına bak, çöl denizlerindeki uyumuna bak sebepleri bul!

Ruhsal açılımlar insanı gördüklerinin zahmetinden kaçınarak, görmediklerinin terapisine götürdü.Görünen gerçeğin üstesinden gelmek mi? Gözlerini kapatıp, gerçeği küçümsemek mi? Ruh hakkında bir şey bilmezsin?

Sen yeryüzünün nasıl yayıldığına, senin ayaklarının altında nasıl yayıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine , direksiz olarak nasıl yükseltildiğine bak. Şu gördüklerini anladın mı ki hiç bilmeyeceğin, hakkında sana hiçbir şey verilmemiş ruha dair şeyler uyduruyorsun! Kozmik boyutlardaki eğlencene son ver. Yıldızlara bak, fal bakar gibi değil ne senin için yükselir ne de alçalır. Burçlar değil, sen inşa ediyorsun kişiliğini.

Uzun bir zaman sebeplerine inmek istemedik.Işığın, hızın, uzaklığın cismin ve cisimsizliğin sebeplerini öğrenmek zahmetliydi.

Bir gün İbn Sinan’ın kapısında bir Şaman belirdi. İlaç olarak yaptığı şeylerin, incelediği bitkilerin basit birer ot olduğunu söyledi. Şifanın ruhun şifrelerinde olduğunu anlattı. İbn Sina elindeki özütü incelemeye devam ediyordu.

Şaman kutsanmış bir eda ile;” her şey içimizde ve evren ruhun, ruh evrenin içinde” dedi.

İbn Sina adama baktı; “Elini ayağını gözünü kulağını bilmeyen, hiç görmediği ruh hakkında bir şeyler söylüyor. Şüphesiz gözleri önünde olanları bilmeyen, göklerde gezinenleri hiç bilmez. Neden sana verilen milyonlarca nimeti öğrenmek yerine hakkında bilgi verilmediği söylenenlere koştun!

“Rases la table” dedi Descartes.

Masadan Hepsini At! Bir sıçrama oldu.

Masadan hepsini attı birileri!

Şamanın ruhunu da. Falancı onu dedi bunu dedileri de. Odasından dünyayı anlatanları da.

Bir gün masadan atılanlar geri gelecekti.  Adı hipnoz olacak, Nlp olacak, Nefes olacak, Terapi olacak. Yoga Meditasyon Çakra olacak. Çağın şifrelerinde değişmeyen bir şeydi eski inanışların yeni kelimelerle dirilişi. Tıpkı değişmeyen ayna hastalığı gibi. Eski Mısır kozmetik ürünleri ile ünlüydü. Fenikelilerin Sidon kentinde ürettiği aynalara sık bakanlar melankoli hastalığına yakalanıyordu. Bunu aynaya ruhu hapsoldu anlamında bir esaret olarak isimlendirenler olmuştu. Değişmedi bu esaret. Milyonlarca insan gelişmiş aynalara hapsoldu. İnsanların doğasının değişmediğini görmek için, 1300 yıl önce Theophrastus adında bir yazarın “Karakterler” adlı bir kitaba bakmamız yeter. Karakterler, dalkavuk, yontulmamış, laf ebesi ve diğerleri. Theophrastus’un, “Yediği yemekleri teker teker sıralayan”, boşboğaz adı verdiği kişinin tanımında görebilirsiniz.

Değişmedi. İnstagram hesabından “yediklerini paylaşarak” devam ediyor.Hiç değişmeyen bir nesne var ki tüm tarih boyunca insanlığı izledi olduğu gibi doğduğu gibi kalan tek şey; balta

Değişenlere bakalım. Daha yüz yıl kadar önceydi. İnsanlığın en büyük üç sorunu vardı

Kıtlık, savaş, salgın Üçüncü bin yılın şafağından çok başkadır bu sorunlar

Her beş kişiden biri kıtlıktan

Her dört kişiden biri savaş sebebiyle

Her üç kişiden biri salgından ölüyordu

Güvenle yaşlanabilmek başarıydı.

Niye yaşlı bilge diye başlar hikayeler?

Bu üçlü kâbusa rağmen uzun yaşayan biri yaşam bilgesi olmalı “Yaşlı bilge” tarih oldu, yerine “yaşlı ne bilir!” geldi. Bir şifre değişti. İnsanlığın kapı kilidinde bir bozulma oldu. İtalya’dan Amerika’ya göç eden Rosetalıların hikayesine dönelim. Neydi Gül Bahçesi Etkisi?

Bu hikâyede dikkatle bakmamız gereken bir şey vardı. _

_Göçten sonra bir kültür oluşturmak ister yaşlı bilgeleri, _

“Yaşlı, çocuk, genç, kadın, erkek, yoksul ve zengin kendisini iyi hissedecek bir kültürün içinde olmalı.”

_Bilge De Guta yaşam bilgeliğini öğretmek istemiştir. _

“Bir şeyler değişiyor

Bazıları iyi gibi, Bazıları iyi olmayabilir

Size öğreteceklerim var… Bu sizi bir gün hikâyesi en çok dinlenen topluluklardan biri yapabilir.” Bu ancak bir kültür olarak yaşanabilir. Yaşama dair öğretiler cümlelerle nasihatlerle değil bir kültür olarak öğrenilebilir. Elbette ben de size anlattıklarımın yaşandığı bir kültürü gösterebilmeliyim.

O tarihe kadar gelen gelişime bir göz atalım önce.

İlk teknolojimizi hatırla! Ateş. Çok işlevi var. Güvenlik sağlıyor. Taşınabilir. Soğuk bölgelere götürebiliriz. Ateş ile etin içindeki proteinleri çözdük. Yenmeyen bitkiler yenilebilir oldu. Ateş bu bitkilerdeki sindirilemeyen selüloz ve nişastayı parçalayabiliyordu. İhtiyaç duyduğumuz kalori alımı hızla arttı. Bu enerji nöronların sayısını üç katına çıkardı, sistem devasa bir karmaşıklığa erişti.

Yeni kalorinin yüzde 20’ini beynimizde kullandık. Büyük bir pay.

İnsan yatırımını beynine yaptı. Beyin büyüyünce daha fazla kelimeye ihtiyaç duydu.

Dil ile büyük bir sıçrama yaptık.

Teknoloji nedir?

Bilginin bir nesneye, sürece, tekniğe uygulanmasıdır.

Becerimizi artırır. Yapabildiklerimizi çoğaltır.

İnsanlar yaklaşık uzun yıllar boyunca avcı toplayıcılıkla laflayarak günü atlattıktan sonra, bir değişim daha oldu: Tarımı icat ettik.

Tarım şehri ortaya çıkardı. Yerleşmek gerekiyordu. Şehir ticareti getirdi.

İş bölümüne geçtik. Şehirdeki servetin savunulması gerekirdi. Organize silahlar ürettik.

Ve bir adam toprağı çitle çevirdi. Burası bana ait dedi. Mülkiyet doğdu ve sonra

Yazı bulundu.

Akla gelen her şey yazıldı. masayı temizlediler. Fakat masa tekrar doldu.

Teknoloji insan psikolojisinde bazı boşluklar oluşturdu.

Teknoloji iyidir ama bir boşluk bırakıyordu.

Tarih öncesinin şaman babaları, nefesciler, hurufiler (sayı şifacıları), cinniler, büyücüler, ruhçular geri geldiler.

Hepsi çağın yeni dinleri olarak “her şeyi kapsamak istediler”

“Bak mutsuz oldun, gel şimdi bize ödeme yap! Seni evrenle tanıştıralım”

“Bak mutsuz oldun, gel şimdi bize ödeme yap! Seni evrenle tanıştıralım”

“Sen her şeysin!”

“Sen her şeyi yapabilirsin!”

“Her şey senin içinde!”

“Ne düşünüyorsun olacak!”

“Senden başka hiçbir şey yok”.

hayır hayır bu sözlere aldanma!

Tanrı olmaya çalışma! İnsan kal.

Maddesiz bir dünyayı madde karşılığında öğretmeye başladılar.

Depresyon hastalarının, üretmeyenlerin yeni mabetleri oldu.

Şimdi masayı nasıl temizleyeceksin!

Şişirilmiş egoların başı boş zihinlerin içinde servet olduğuna inandırılan kurbanlar kendileri hakkındaki bu uçarı kaçarı inanışları nasıl temizleyeceksin.

İnsanın en büyük zaafı bilinmeyen soyut şeylerdir. Kurgulara inanır ve sonra tüm gerçekleri bu inanışı ile reddeder.

İtalya’da yoksul bir köyden gelmişlerdi. Geldikleri kasaba Roseto. _ _Daha iyi yaşam umuduyla göç etmişlerdi. İtalya’daki kasabalarının aynısını kuruyorlar. Yamacı inip çıkan dar sokaklarda birbirine yakın, _ _iki katlı evleri. Evlerinin arka bahçeleri, asmaları, menekşeleri, küçük _dükkanları, atölyeleri ile minik bir dünya… Yaşlı bilgeleri onlara bir kültürü gösterdi. _

De Guta Roseta Roseto kasabasında insanlarına ne öğretti?

Gördüm ki yaşam değişiyor, para çoğalıyor, teknoloji hayatımızı kolaylaştırıyor, bu bollukta insana bir yer bırakalım. İnsanın yerine başka bir şey koymayalım.

İnsanın yeri nerede? Sen nerede duracaksın? Uzaya yolculuk başlayabilir, gezegenler arasında komşuluk yapılabilir? Peki sen nerede olacaksın? Bir teknolojik aletler ile senin aranda nasıl bir fark olacak? İlgiyi kaybedince nerede yaşayacaksın? Seninle sohbet etmek yerine, video izlemeyi tercih edecekler, içindekileri nereye dökeceksin? Klavye ne kadar anlayacak seni?

Dikkatler esir olunca, bir insan dikkatine ödeme yapmak zorunda kaldığın zaman

Telefonu nasıl taşıdığına bak! Bir de taşıdığın insanlara! İnsanın üç ağacı olmalı dedi De Guta

İlham, İyilik, Bilgelik

Elon Musk, Bill Gates, Stephen Hawking yapay zekanın patlama yapacağını ve dünyayı hızla ele geçireceğini söylediler. Bazı şifrelerin değişimi ile.

Bunu değiştiren şifreler ;

Algoritmalar…

ALGORİTMA: Talimatlar dizisidir.

Chamath 2005-2011 yılları arasında Facebook yöneticiliği yaptı

Sosyal ağlar talimatları hakkında bir itirafta bulundu

“Küçük dopamin vuruşları yaptırıyoruz. Kısa vadeli tatminler duygusu veriyoruz. Bu sayede; sosyal ağı değil, insanları programlıyoruz.”

Önce insanların istediklerine göre program yazılır

Sonra programa göre insanların hayatı programlanır.

Beynimiz ödül avcısıdır.

Sosyal medya dopamin sinekleri ile doludur.

Sosyal ağ CEO’su Parker, çocuklar ve gençler için amaçlarını şöyle anlatıyor,

“Çocuklar ve gençleri kısa sürede ödül bağımlısı yapabiliyoruz. Sosyal ağlar sürekli dopamin verir, bu uyuşturucu ile aynı etkiye sahip. Herkes bundan memnun. Özellikle ebeveynler çocuklarına zaman ayırmak zorunda kalmıyor.”

Bu bir avcı algoritmasıdır

Çağın şifrelerini bir önceki dönemde krallar yazıyordu. Şimdi master algoritmaya sahip şirketler yazıyor.

Vazgeçilmeyecek bir şey var. İnsan deneyimi.

Newton kendini sahilde oyun oynayan bir çocuk gibi hissettiğini, çakıl taşı veya deniz kabuklarıyla oynadığını ama hemen ileride hakikatin büyük okyanusunun keşfedilmeyi beklediğini söylemiştir.

Biz şimdi hikayemize dönelim.

Birincisi yerleşmişti. İnsan ve eşya… İnsanın yerine başka bir şey konmayacaktı. _

Az eşya, iyi bir sohbet.

Bir gün eşyalarla dolu evlerde, eşyaların fiyatı insanların fiyatını geçecekti,

eşyalara gösterilen titizlik, insana gösterilen tavırdan daha yukarıda olacaktı.

Ev kirlenmesin diye misafir istenmeyeceği günler de gelecekti.

İnsan boşluğu hiçbir şeye benzemezdi oysa.

Rosetalılar ev düzenini dostlarına arkadaşlarına göre planladılar.

Kapılar açık, ilişkiler yalın, insan insanla doyuyor.

Yaşlı Bilgeleri De Guta bir kültür olması gerektiğini biliyordu.

Bilginin yaşama girişi için bir kültüre dönüşmesi gerekir.

İkinci ilke “iyilik” gönüllü davranışlarla yerleşmeye başladı.

Kafanız karışınca, boşluğa düşünce birine, doğaya, yola, suya, yaprağa gönüllü bir şey yapın. Gönüllü iyilik karışıklığı ve boşluğu giderir.

Bir insan kendisine bir iyilik yapabilirdi. Oysa başkasına iyilik yapma kültüründe kendisine yüzlerce iyilik dönerdi.

3. öğrettiği ilke; Bilgiden bilgeliğe geçin.

De Gute şöyle demişti

“Her akşam… Yediğinden bir fazla öğren ki, miden kafandan büyük durmasın!”

Fakat 2010 yılında akıllı telefonlar, Facebook derken insanlar tek başlarına takılmaya başlamışlar

Ve kalp krizleri, kanser buraya da geliyor… algoritma Roseta’yı yakaladı… ve diğer hastalıklar da …

Dikkatini kaybedersen algoritma seni de yakalayacak

Roseto’da kaybedilen Okinawa’da gerçekleşiyordu. Girit adasında gerçekleşiyordu. İsviçre de Alplerde, Türkiye de bazı yayla köylerinde yaşanıyordu.

Çağın değişen şifrelerine karşı değişmeyen ihtiyacımız bağ dokuları ve sosyal dokumuz var.

1. İlham al!

2. Gönüllü üretken ol!

3. Bilgelik yolunda kal!

Peki nasıl başlamalıyım?

Yıldızlanmış kelimelerde değil.

Çerçevelenmiş sözlerde değil.

Tarihin binlerce bilgece sözünü basit bir sitede bir günde okuyabilirsiniz.

Bu sözlerden sadece birkaçına sahip bir bilge kadar bilgi sahibi olamazsınız.

Tüm sözler hikayesinden alındıktan sonra ölür.

Doğru düşünmek için deneyim gerekir.

Deneyim için görmen denemen sebeplerine inmen sonuçlarını gözlemen gerekir. Bu yol için değişmen gerekir.

Değişmen için bir ilham seni başlatabilir. Durduğunda da yeniden başlatabilir.

Büyük bir şeyi keşfetmek zorunda değilsin.

Hayatında olandan başla!

Sonra kâinat kitabını keşif için yolculuğa çık!

Bir sonraki bölümdeki İlham ağacı konusunda göreceğiz. İlk ilkenin nasıl yerleşeceğini.

De ki:” Yeryüzünü dolaşın ve yaratılışın nasıl başladığını görün. “ Ankebut 20

Peki bu kültürü okuyarak öğrendik mi şimdi?

Tabiki hayır.

Bu kültürün yaşandığı bir yerde olabiliriz.

Bizler nasıl yaşamak isterdik

Hedef mi yol mu?

Başarı mı kişilik mi?

Üzerinde çok düşündük

Bu kültürü yaşamak için “yaşam takımlarına” katıldık.

Yaşam Takımları tarihin içinde bazen uzak bir adada, bazen bir yaylada, bazen şehrin bir kahve içimi güneşinde yaşıyordu.

Bu seminerin uygulama şekli bir yaşam takımları kampında görmeniz mümkündür.

örnekler görebiliriz

ilham iyilik bilgelik


Yaşam Takımları™ sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir Cevap Yazın

15 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
Erhan YALÇIN
1 yıl önce

Gül ağacına iyi bakın! Verdiği ilham sizi gül gibi yaşatabilir.
Ne güzel bir takıma dahil olmuşuz. İyi ki de olmuşuz…

Meral Çağatay
2 yıl önce

Kapılar açık, ilişkiler yalın, insan insanla doyuyor. Yaşam Takımların da tamda bulduğum şey.

Sümbül İso
2 yıl önce

Deneyim için görmen denemen sebeplerine inmen sonuçlarını gözlemen gerekir. Bu yol için değişmen gerekir.

teşekkürler YT.

Ayşegül Karabina
2 yıl önce

Ustamizin da dediği gibi kamplar bizim bağ dokumuz ve sosyal dokumuz gibidir. İlham almak, gönüllü üretken olmak, ve bilgelik üzre kalmak gerekir. Ustam bu seminer çok güzeldi. Çok teşekkürler.

Urkiye Kartal
2 yıl önce

Hayatında olanla başla çok teşekkür ederim Bünyamin Efe

Asuman İnce
2 yıl önce

“Her aksam… Yediğinden bir fazla öğren ki,miden kafandan büyük olmasin.” De Gute
Teşekkürler

Zeynep Zişan Çakmak
2 yıl önce

Değişmen için bir ilham seni başlatabilir…✨

Zeynep Mutlu
2 yıl önce

Doğru düşünmek için deneyim gerekir.

Deneyim için görmen denemen sebeplerine inmen sonuçlarını gözlemen gerekir. Bu yol için değişmen gerekir.

Değişmen için bir ilham seni başlatabilir. Durduğunda da yeniden başlatabilir.

Büyük bir şeyi keşfetmek zorunda değilsin.

Hayatında olandan başla!

Rukiye Çelik
2 yıl önce

Eline Emeğine sağlık Ustam bu yazı beni çocukluğumda ki o sıcak sevgi dolu köyüme gõtúrdú biz oynarken yaşlı Murat dedenin hayíflaníşíní hatırladım”Gençler göçüyor hacı Nazif bu gidişin sonu hiçde hayır değil o büyük şehirlerde nasıl tutunacaklar . Aslını neslini bilmediklerine sírf şehirde yaşıyor diye veriyorlar kızları nolacak bu kızların sonu “diyordu dedeme 35yíl õncesinde. Bugün toplum olarak içinde bulunduğumuz mutsuz maddiyata bağlı birbirinden uzak insan sevgisi olmayan sosyal hayatı görüyormuş gibi.
Bizler Yaşam takímlarıyla bu mutsuzluktan kurtulduk .
Darısı diğerlerine .

İyiki YAŞAM TAKIMLARI.

Gülsema Doğan
2 yıl önce

Çağın değişen şifrelerine karşı değişmeyen ihtiyacımız bağ dokuları ve sosyal dokumuz var.

1. İlham al!

2. Gönüllü üretken ol!

3. Bilgelik yolunda kal!

Bu kültürü yaşamak için “yaşam takımlarına” katıldık.

Diler Sert
2 yıl önce

Bu karmaşa ve dikkat dağıtıcılar etrafımızdayken hatırlamak biraz güçleşiyor
ara ara okumak tazelenmek gerekiyor
burada yer almasına çok sevindim teşekkür ederim.

Zeynep Mutlu
2 yıl önce

1. İlham al!
2. Gönüllü üretken ol!
3. Bilgelik yolunda kal!

Teşekkür ederiz 🌱

Zühal Çakmak
2 yıl önce

“Masadaki her şeyi at “ 💫 Harika idk lardan bir tanesi

15
0
Düşüncelerinizi merak ediyoruz, lütfen yorum yapın.x